John Franklin yavaş bir çocuktur. Hızı top oynamaya yetmediğinden öbür çocuklar oynarken o, kolu saatlerce havada, ipi tutar. Ama köyün bitirim yeniyetmelerine yaranamaz. O kadar itilir kakılır ki, günün birinde evden kaçar, büyük hayalini gerçekleştirip denizci olmak için. Gerçi çok geçmeden yakalanır, eve dönmek zorunda kalır, ama bu arada kaptan eniştesinden sözü almıştır: Okulu bitirsin, onu yanına alacaktır. Korkunç yatılı okul yılları bu vaatle çekilir hale gelir, hem de John'un yavaşlık gibi bir mankosu yanında, ne gibi üstünlükleri olduğunu da keşfetmesini sağlar: İyi gözlem yapan, hedefine odaklanan ve tuttuğunu bırakmayan bir delikanlıdır. Okuldan sonra koşa koşa deniz kuvvetlerine, dolayısıyla Kopenhag deniz savaşına, ardından eniştesinin yanında bir Avustralya keşif gezisine, daha sonra da Trafalgar'a katılır. Sonunda kaptan olup kendi gemisiyle Kuzeydoğu geçidini bulmaya yollandığında bir şeyi kesin biçimde öğrenmiştir: Artık savaşmayacak, araştıracaktır. Ve artık, yavaşlığının bir sakınca olmadığından emindir. Dünya herkesi kendine özgü hızı içinde yaşatmalıdır, böyle olunca toplumun hangi düzeyinde olursa olsun, hem hızlıların hem yavaşların yeri vardır.
Sten Nadolny'nin romanı Almanya'da 1983'te yayınlandığında, hıza teknolojik ilerlemenin bir kazanımı olarak mutlak bir önem tanıyan günümüz uygarlığının eleştirisi olarak büyük yankı uyandırdı. 1990'da yayınlanan ve hemen ardından 1991'de ikinci baskısı çıkan Türkçe çeviri şimdi yeniden kitapçı raflarında.
Özgün başlık: Die Entdeckung der Langsamkeit, Münih: Piper 1983
Türkçe ilk basım: İstanbul, Kıyı Yayınları 1990
Gözden geçirilmiş üçüncü baskı.
383 sayfa. 28 TL
ISBN 978-6-055054-01-4 Türkiye dağıtımı: EmekKitapweiterlesen